11 Eylül 2010 Cumartesi

ben bu yazıyı sana yazdım

ben bu yazıyı sana yazdım sayın dünden beri gözüme giren ibne toz parçası;
ne olur terk et artık gözümü, yapmadığım şey denemediğim yöntem kalmadı. bırakta normal hayatıma geri döneyim. bu ızdırapla nasıl yaşarım bilemiyorum. bütün malım mülküm senin olsun.

.........
dün öğlen sultanahmette bir tekel bayiinin önünde arkadaşı bekliyordum. sonra bir rüzgar çıktı ve kader o entrikalı oyununu oynadı. gözüme bir toz tanesi kaçtı. bütün gün uğraştım; yıkadım, ovaladım, sabunladım, bişeler soktum, mendille temizledim, ağlamak için soğan kokladım(normal şartlarda bi ağlama gerçekleştiremedim),damla damlattım hatta amuda bile kalktım.. ama geçmedi geçmedi geçmedi..
yaz günü burnumdan akan sümüğün haddi hesabı kalmadı. "bir elimde selpak bir elimde damla umrumda mı dünya?" yani umrumda değildi. tek umrumda olan şey gözümdeki o.ç. toz parçasıydı. acımı yaprak sarması bile dindirmedi.
sabah kıpkırmızı ve pörtlek bir gözle dünyaya bakıyordum artık. çaresizlik dizboyuydu. ama artık o toz parçası batmıyordu. iki ihtimal söz konusuydu: ya onla yaşamayı öğrenmiştim ya da dualarım kabul olmuş çekip gitmişti. neyse efenim insan içine çıkacak hal kalmamıştı. bir kaç saat bekledim inmeye kızarıklığı geçmeye başladı. şimdi normal bir insana döndüm.

NOT: rüzgar esince gözünüzü sımsıkı kapatın.

akd

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder